Alexandre McQueen ile tarih kokan
ve mistik bir dokusu olduğunu düşündüğümüz Pera Palace otelinde buluştuk. Füme
renkli tişörtünün üzerine giydiği gri hırkası ve mavi tonlarındaki kot
pantolonuyla karşımızda oturuyordu.
Ropörtaj esnasında ki konuşmaları
ve mimikleriyle interaktif bir tiyatro oyunun içerisinde gibi hissetmemek
mümkün değil!
Kendisiyle yaratım aşamasının
derinliklerinden, güzellik kavramından, sanattan ve yaşadığı acı deneyimlerden
bahsettik..
Doğanın Elementlerinden Materyallerin Derinliklerine..
Kendisini sanatçı olarak belirten
McQueen bu konuya samimi bir şekilde Luigi Pareyson’un Estetica adlı eserinden
alıntı yaparak açıklık getiriyor.
Tasarımlarını hazırlarken ne kadar
ince ve titiz bir çalışma sürecini bu sözlerle daha iyi anlıyoruz.
‘ Sanatçı malzemesini sevgiyle araştırır, derinlemesine inceler,
davranışlarını ve tepkilerini gözler; efendisi olmak için onu sorgular,
ehlileştirmek amacıyla onu yorumlar, onu kendi isteğine uydurmak için ona boyun
eğer; amaçlarına uyabilecek gizli olanakları ortaya çıkarmak için derinlemesine
inceler; kendisi yeni ve orijinal olanaklarını gösterebilir düşüncesiyle onu
araştırır; doğal gelişmeleri yaratılacak işin gereklilikleriyle aynı zamana
rastlayabilir beklentisiyle takip eder.. ’
Güzelliğin Diyalektiği
Koleksiyonlarını tiyatral bir şov
ile gerçekleştirmesinin sebebini, güzellik kavramını ‘onyedinci yüzyıl
tiyatrosu’ ile açıklamasından
anlayabiliyoruz.
Yalnızca güzelliğin yerini, insanı dramın tam ortasına yerleştiren,
böylelikle sahne süslemelerine yer bırakmayan, stilize edilmiş, şiddetle
değiştirilmiş bir gerçeğe sığdırılan ‘Güzellik’ aldı.. .
Güzellik kelimesinin aynı
kalmasıyla beraber anlamlarının sürekli değişkenliğe uğradığına olan
düşüncesini Umberto Eco’nun Güzelliğin
Tarihi adlı kitabından verdiği bir gerçekle pekiştirmiş oldu.
‘ Moda Dünyasının Holiganı’ ismi ona hiç
yakışmıyor..
Çılgın kıyafetler yaratmak, farklı olmak, kalıplara uymamak
holiganlıksa bunun iyi bir anlamı olmalı. Ropörtaj esnasında konuştuğumuz
konulardan mı, yoksa mahsun duruşundan mı ‘holigan’ kelimesi ona asla uygun bir
sıfat değil.
Sen bir kadınsın.
Bana göre olmayabilirsin..
Düşündüklerimiz ve
inandıklarımız dünyayı görüşümüzü etkiler. John Berger’ın kitabında yer alan
‘Bu bir pipo değil’ görüntüsü gibi.. Karşımda oturuyorsun. Gerçeksin. Kadın
cinsiyetinde bir insansın. Ben seni kadın olarak görmüyorsam aslında değilsin.
Bu durumda bakmak ve görmek arasındaki farkı da gösteriyorum. Ben görüyorum,
düşünüyorum ve hissediyorum. Asla bakmıyorum. Böylelikle yarattığım şeylerde
rahatlıkla uçabiliyorum. Kalıba sokmadan, kısıtlı bir açıdan bakmadan..
Acı Verici Deneyimler
Her şeyin başlangıcını yaratan Isabel Blow ve ardından
annesinin ölümü.. Yarattığı tasarımları ve şovlarıyla bize işlerini yalnızca
gösteren değil ‘hissettiren’ bir adamın ne kadar hisli olabileceğini ve neler
yaşayabileceğini hepimiz tahmin edebiliyoruz.
Üzüntüsünü dile getiriyordu ama hayata daha sıkı tutunması
gerektiğinin de bilincinde olduğunu ifade ediyordu.
Günün sonunda, McQueen’in sahip
olduğu farklı bakış açısını işlerine adapte edebilmesinin yarattığı hayranlıkla
yanından ayrılıyoruz..